11377,55%0,09
41,55% 0,19
48,40% -0,04
5002,20% 0,48
8202,93% -0,41
Doğu Anadolu, Anadolu’nun en eski yerleşim bölgelerinden biridir.
Urartular (MÖ 9–6. yüzyıl): Van Gölü çevresinde güçlü bir krallık kurdular; kaleler, tapınaklar ve gelişmiş sulama kanalları inşa ettiler. Van Kalesi ve Çavuştepe, bu uygarlığın mirasını günümüze taşır.
Hititler, Asurlar ve Medler: Bölgede farklı dönemlerde hâkimiyet kurdular.
Persler: Doğu Anadolu’yu satraplıklar halinde yönettiler.
Bölge, Roma döneminde doğu sınırlarını koruyan stratejik bir bölgeydi. Bizans döneminde ise Sasanilerle yapılan savaşların odak noktası oldu.
Erzurum (Theodosiopolis), bu dönemde öne çıkan en önemli Bizans kalesiydi.
Selçuklular: 1071 Malazgirt Zaferi’yle Doğu Anadolu’ya hâkim oldular. Konya merkezli Selçuklu yönetimi bölgeye kaleler, medreseler ve camiler kazandırdı.
Osmanlılar: Bölge 16. yüzyılda Osmanlı’ya katıldı. Erzurum, Kars ve Van, özellikle doğu sınırlarını koruyan askerî merkezler haline geldi.
Doğu Anadolu’nun zengin tarihî geçmişi, halk arasında pek çok define efsanesine dönüşmüştür. Ancak bu anlatıların çoğu rivayet niteliğindedir.
Van ve çevresi: Urartu krallarının hazinelerinin Van Kalesi’nde saklı olduğuna dair söylenceler yaygındır.
Kars – Ani Harabeleri: Orta Çağ’ın en önemli kentlerinden biri olan Ani, define hikâyelerinde sıkça anılır.
Erzurum: Bizans ve Osmanlı dönemine ait kaleler, gömü söylencelerine konu olmuştur.
Ağrı Dağı: Hem kutsallığı hem de efsaneleriyle, halk arasında saklı hazinelerin bulunduğu yerlerden biri olarak anlatılır.
Bitlis: İpek Yolu üzerindeki kaleleri ve hanları, gömü söylenceleriyle anılır.
Muş – Malazgirt: Büyük savaşın yaşandığı bu topraklarda halk arasında define hikâyeleri anlatılır.
Tunceli – Munzur Vadisi: Dağlık yapısı ve eski yerleşim izleri, gömü söylencelerini beslemiştir.
Doğu Anadolu, Urartulardan Bizans’a, Selçuklulardan Osmanlı’ya kadar sayısız medeniyetin izlerini taşır. Bu çok katmanlı geçmiş, halk arasında define söylencelerinin yayılmasına yol açmıştır. Ancak unutulmamalıdır ki bu bölgelerin büyük bölümü arkeolojik sit alanıdır ve define aramak kesinlikle yasaktır. En sağlıklı yaklaşım, bu coğrafyayı arkeolojik, kültürel ve turistik yönleriyle keşfetmek, müzeler ve ören yerlerini ziyaret ederek tarihi yerinde görmektir.